Merhabalar, Ben Op. Dr. Seyidali HAMIDLI , üroloji uzmanıyım. Tıp fakültesini memleketimde, Azerbaycanda, 2014 senesinde bitirdim. Asistanlığımı Bezmialem Vakıf Üniversitesi Üroloji Anabilim dalında 2016-2021 seneleri arasında yaptım ve Mayıs 2021’de Üroloji Uzmanı ünvanını aldım. Sonrasında 7 ay İstanbul’da bir özel hastanede görev yaptım. Bir ay önce memleketime geri döndüm ve Bakü’de özel hastanede çalışmaktayım.
Siz değerli meslektaşlarıma Türkiye’de yabancı uyruklu uzmanlık öğrencisi ve sonrasında uzmanı olarak nacizane başımdan geçenleri anlatacağım. Takdir edersiniz ki, her bölge halkının kendine özgü özellikleri ve uzmanlık eğitimi verilen her kliniğin kendine has düzeni vardır. Yani herkese şamil olan genel konuları değil, yabancı uyruklu asistan olarak yaşadığım farklı tecrübeleri sizlerle paylaşacağım.
Kabaca uzmanlık eğitimine giriş sürecinden bahsedecek olursam, Türkiye Cumhuriyeti Üniversitelerinden mezun olan meslektaşlarımızdan farklı olarak totalde 3 farklı sınava giriyorsunuz: İngilizce (Tıpdil veya YDS) , diploma denklik ve TUS. Tabi bu sınavlardan önce diplomanızı YÖK’e göndermeniz ve denklik sınavına girmeniz için YÖK onayı almanız gerekli. Aksi taktirde denklik sınavını geçseniz de, denklik belgesi alamıyorsunuz. Son senelerde denklik için Türkiye’de belli üniversitelerde 6 aylık intörnlük yapma zorunluluğu getirildi. Yani diploma kabülü, intörnlük, denklik sınavı, ingilizce sınavı ve TUS sınavı sonucunda başarılı olmanız durumunda asistanlık süreciniz başlamış oluyor. Hem fiziksel hem psikolojik yorucu olan bu süreç ciddi sabır ve irade gerektirmektedir. Son zamanlar intörnlük zorunluluğu ile beraber bu zorluklarla ciddi maddi yük de eklenmiştir.
Asistalık sürecine gelince özellikle sağlık sisteminde olan farklar sebebiyle ilk zamanlarda bazı zorluklarla karşılaşıyorsunuz, bu konuda sadece tıp fakültesini Türkiye’de bitirenler intörn iken işleyişi genel olarak öğrendikleri için şanslılar. Az veya çok derecede dil ile alaklı sorunlar yaşanabiliyor, bazı kelimelerin tamamen farklı olması ve bazı cümle yapılarının farklı olması sebebiyle ilk zamanlar düşünerek ve duraksayarak konuşuyorsunuz, ki bu da gün sonu daha fazla zihinsel yorulmanıza neden oluyor. Fikrinizi tam ifade edememek, takıntılı biriyseniz, ekstra stress sebebi oluyor. Tüm bunlar genellikle kısa zamanda ve kolaylıkla üstesinden gelinen zorluklardır.
En çok merak edilen hususlardan biri de, yabancılık yaşadım mı? Gerek eğitim aldığım klinikte ve hastanede , gerekse de diğer alanlarda çok az istisnalar hariç yabancılık yaşamadım. Burada tabi azeri türkü olmam ve akıcı türkçe konuşmamın etkisi de vardı, yani uyruğumun yabancı olması haricinde bir farkım yoktu. Elbette ben diğer ülkelerden ve milletlerden olan asistanların da Türkiyede özellikle üroloji kliniklerinde ciddi ayırımcılık yaşadıklarına şahit olmadım. Kısaca özetlemem gerekirse, kliniklerde bir yabancı asistan hekime olan bakış açısını ve tavırları belirleyen şey milliyetten ziyade asistan hekimin kişiliği, bilgi ve becerisi, çalışkanlığı gibi faktörlerdir. Benim yaşadığım tecrübeler ve gözlemlerimden geldiğim sonuç bu şekildedir, istisnalar her zaman vardır.
Her ne kadar bana çevremden hissettirilmese de, millet, din, dil, kültür açısından çok ta farklarımız olmayan bir ülkede olsam bile yine yabancılık ve göçün neden olduğu psikolojik sorunlar benden de yan geçmedi. Özellikle pandemi sürecinde yaşadıklarım psikolojimi ciddi derecede etkiledi. Bunu özellikle vurgulamamda amacım, yurtdışında kısa süre eğitim almayı ya da uzun süreli yaşamayı düşünen meslektaşlarıma kendilerini göçün ve yabancılığın getireceği spesifik psikolojik problemlere hazırlamaları konusunda uyarmaktır.
Bu yazı vesilesiyle üzerimde pahabiçilmez emekleri olan, yaşadığım zorluklarda her zaman yanımda olan ve yalnızlık, yabancılık hissettirmeyen hocalarıma minnettarlığımı bildiriyorum.
‘İlim Çin'de de olsa gidip alınız’…